Latince “ölümü hatırla, faniliğini hatırla.”
Helenistik felsefenin en önemli akımlarından Stoacılık’ın mottosudur. Stoa Okulu kurucusu Kıbrıslı Zenon zengin bir tüccarken, tüm malını yüklediği gemi Attika (Yunanistan) kıyılarında batar, kurtularak Atina’ya gelir ve Platon’un Akademisi’ne bağlı bir filozoftan felsefe öğrenir. Felsefe öğrenimi ona servetini yitirmenin acısını unutturmuş, insan için önemli olan başına gelenler değil, uğranılan kaza ve talihsizliklere dayanmaktır demiştir. Yani bizim dışımızdaki koşullar kaza ve kader değil, tam tersine bunların karşısında takınacağımız tutum bizi mutlu ya da mutsuz yapar. Zihin, doğuştan boş bir levhadır ve düşünce, dağarcığını dış dünyadaki nesnelerden etki aldıkça doldurur. Zenon, insan ve ahlak anlayışında dünyanın bir parçası olan insanın da aynı şekilde maddi bir varlık olduğunu ve tanrısal ateşten pay aldığını söyler. İnsandaki bu ateş, onun ruhunu meydana getirir. O, insan ruhunun en iyi ifadesini akılda ve akıllılıkta bulduğunu savunur. Zenon’un ahlakı ise, bir yandan akla ve bilgiye, bir yandan da doğal düzene boyun eğmeye dayanır.
Başımıza gelen ya da çevremizde gerçekleşen olayları kontrol etmemiz mümkün değildir. Ancak onlara atfettiğimiz anlamı kontrol edebiliriz. Kontrol edemediklerimizin bize ifade ettiklerini kontrol ederek, her şeyin kontrolünü elimizde tutmaktayız. Olayları, başkalarının kararlarını, iyi ya da kötü haberleri nasıl yorumlayacağımızı belirlemek sadece bizim elimizdedir. Olaylar, nesneler, aslında nötr iken onlara pozitif ve negatif yüklerini biz bahşediyoruz.
Günlük hayatta karşılaştığımız herhangi bir olayda uygulayabileceğimiz bir zihin hilesi vardır. Olayları onların baş kahramanı değil, yalnızca seyircisi olduğumuzu hayal ederek tamamen duygulardan arınmış bir şekilde ve tarafsızca yorumlamaya dayanan bir hile.
Kontrol edemeyeceğimiz şeylerle ilgili duyguların önüne set çekerek, bu düşünce okulunu günlük hayatınıza adapte etmek için şahane bir fırsat. Sadece bu tavsiye ile sınırlı kalmıyor bu felsefe. Okuduğumuz kitabı, ya bu okuduğum son kitapsa, içtiğiniz kahveyi, ya bir daha kahve içme şansım olmayacaksa diye okuyup, içmek fikri. Sindire sindire, tadını çıkara çıkara. Nasıl?
Bunları söylediğimde aklınıza gelen carpe diem “anı yaşa” felsefesinden çok farklıdır “memento mori,” aynı gibi gözükse de. Biri tamamen dünyevi zevklerden anlık tat almak, o anı yaşamak, gerisini düşünmemek, öbürü ise gerçek mutluluğu sabırla, olgunlukla, bir son olduğunu, sınırlı zamanını bilerek, tadını çıkartarak, kendi kafanda çevresel etkilerden ötürü şekillenen, duygular dediğimiz durumların pozitif veya negatif yönde bizi yanıltamadığı şekilde yaşamaktır.
Aklın hayatımızdaki rolünü asla unutmamalıyız. Her olayın aslında normal ve hayatın akışından olduğunu, çevresel etkilerden ve yaşadığımız tecrübelerden onlara anlamlar yüklediğimizi fark etmeliyiz. Belki de bizi kahreden, perişan eden bir olay aslında evrenin olası bütünlüğünde düzenin çarkını oluşturuyor. Ya da bizi çok mutlu ettiğine inanılan servet, şan, şöhret aslında bizim değil.
Son yıllarda kendi yaşadığım ve çevremde gördüğüm hiçbir şeye şaşırmamakla, sanki bir film izlemişim gibi bir hissiyatla, bu öğretileri bilmeden önce sanki stoacılığa ilk adımımı atmış gibi hissediyorum. Geçmiş yıllarda yaşadığınız sizce büyük bir felaketi düşünün. Siz anlamlandırdınız onu. Uzun bir süre hatta belki de yaşamınızın çok büyük bir parçasında yasını tuttunuz, acısını çektiniz. Neden bunlar benim başıma geldi? Neden? Neden? Sorguladınız durdunuz. İşte bu olay aslında sizin yapabileceklerinizin dışında gelişti. Sizin sorumluluğunuz onu nasıl karşıladığınız. Tevekkülle mi? Başkaldırış ile mi? Yoksa akıl süzgecinden geçirip, elinizde olanın bundan sonraki düşüncelerinizi şekillendirmek olduğunu bilmek ile mi?
Varolan tek iyinin erdem olduğu, erdemin kendisine de ancak bilgi yoluyla ulaşmanın olanaklı olduğu düşüncesi üstüne kurulan Stoacılık, erdemli kişiyi mutluluğu dışarıda değil de kendi içinde arayıp bulan kişi olarak tanımlamaktadır. Buna göre kişi, kendi mutluluğuna engel olan duygularına ve tutkularına egemen olarak, onları alt etmeyi başarabildiği sürece erdemlidir.
Bu felsefenin çeşitli görsel simgeleri ve nesneleri de var elbet. Kısıtlı zaman ile ilintili olduğundan, ölümü hatırlattığından kum saati ve kuru kafa objeleri. Aynı zamanda yaşamı hatırlatan çiçekler. Bir de portakalı düşünün. Ağaçtan düşer ansızın, ya da mevsiminde toplarsın. Vaktini geçirirsen düşer dalından, düştüğü yerde kalır. O şahane turuncu renk önce yeşile, sonra kahverengiye dönüşmeye, çürümeye başlar. Ve sonunda midenizi bulandıran bir karartıya dönüşmüştür artık. Geldiği yere, toprağına geri döner yine. The Godfather filminde ve Çukur dizisinde dikkatli izleyiciler bilir. Ölüm sırası hangi oyuncuya gelmişse önce bir portakal yedirdiler ya da suyunu içirdiler. Oradan anladık, ah şimdi bu da ölecek demiştik. İşte aslında felsefesi budur. Memento Mori. Ölümü hatırla.
Müslüman mahallesinde salyangoz sattığımı düşünenler mutlaka çıkacaktır. Zaten yıllarca zehirlendiğimizi, yerli ve milli duygularımızı gerek televizyon programlarıyla, gerek hayatın farklı alanlarıyla silmek isteyenler olduğunu düşünenler elbette ki vardır. Benimki bir felsefi öğretinin ufak bir paylaşımıydı sadece. Hayata tek bir yerden bakmamak, her bilgiyi öğrenip, okuma isteğiyle hayatımıza yeni anlamlar katmak, farkındalığımızı arttırmak inanın çok güzel. Bu bilgilerle ve farklı programlarla yıllarca kandırıldığımızı düşünenlere de demek istiyorum ki: Farklı bakış açılarından bakmaz, at gözlüğünüzle dünyayı görmeye çalışırsanız belki de kandırılacak olan siz olursunuz.
Biz hiç kandırılmadık. Ya siz?
Makale Yazısı-
Memento Mori
Yazar Aygen Tuna - Mesaj Gönder
Anket
Yeni asgari ücreti yeterli buldunuz mu?
Tüm anketler
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Yorumlar
(3)Gökhan Özgün - Aygencim kalemine sağlık...
Atlantisden_gelen_adam - Tebrikler . Cok iyi bir yazi olmuş. Yüreğine sağlık.
Nurten Ozutul - Harika yazınız tebrikler kalemine yüreğine sağlık Aygen Tuna Seskocaeli.com??⚘??❤
Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz. Sitemizin Topluluk Kurallarına uymayan yorumlar yayınlanmaz. Yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.