Bu en kısa cümleyi yaşamım boyunca duymamanın şaşkınlığı hiç olmadı tabii, özellikle bizim coğrafyadaysan. Kimse yoğurdum ekşi demez diye bir atasözümüz bile var ki atalarımızın bazı sözleri evlerden ırak. Kol kırılır yen içinde kalır, kızını dövmeyen dizini döver… Toplumun sosyolojisi bilinçli mi bozulmak istenmiş, yoksa karar verici mercilerin de kafası o kadar mı basıyordu buna bir karar veremedim şu atasözlerinin icadı ve yayılımında. Şu sıralarda favorim men dakka dukka. Bugünleri yaşayan biz atalarından, yüzyıllar sonra çoluğa çocuğa atasözü mirasımız olsun derim.
Yok. Demiyoruz. Bir türlü kimse çıkıp benim çocuğum tembel demiyor mesela. En kötü denilen şey; “zeki ama çalışmıyor”. Yani illa bir taç takılacak, belki genetik zekasından dem vurulup kendine pay çıkarılacak. Çalışmıyor işte, tembel.
Kimse ben çirkinim demiyor. Yalan Dünya dizisinin Açılay’ı da “kişiliğimden dişiliğimi göremiyorsunuz” demişti. Zeki ama çalışmıyor gibi. Hep bir “ama” var. Hoş, o söz çok güzeldi. Hatta ben o zaman senaryoyu yazan Gülse Birsel’in kendisi için de bir sitemi gibi algılamıştım. Ama işte ama’sız olamıyoruz.
Kimsenin yoğurdum ekşi demediği bir dünyada bu kadar tembel öğrenci, mutsuz evlilik sahipleri, çirkinler, iflas etmişler, fakirler, genetik fakirler, ırkçılar, cahiller, kıt akıllılar, küfürbazlar nerede acaba? Kimsenin üstüne alınmadığı bu sıfatlar onların değil, yok yok o biz değiliz. Başkaları. Mülkiyet; hırsızlıktır diye söylemlerde bulunan bir sosyalistin, bilmem kaçıncı evini almak için hunharca çalıştığını hiç gördünüz mü? Tam da onun gibi bir şey işte. Bu kadar ekşi olmayan yoğurtlarla beraber yaşamak zorunda bırakılan dürüstleri de bekleyen kaçınılmaz bir son var elbet; inanılması. Yoğurdum ekşi diyene inanılıp, yanındaki daha ekşilerin kendine tatlı yoğurt süsü vererek havalanması. Bu yüzdendir ki güzel okurlarım, siz siz olun bu kadar mükemmelin arasında yoğurdum ekşi demeyin. İnanıyorlar. Üstüne ekleyip, katlayıp, mutlu oluyorlar.
Yukarıda saydığım üstümüze alamadığımız, belki de eskiden utandığımız bu sıfatlardan sadece birini göğsümüzü gere gere, tüm ihtişamıyla, ağız dolusu söylemeye başladık artık. Aşırı büyük ilerlemedir. Fakirim, fakirsin, fakir, fakiriz, fakirsiniz, fakirler…
Aliye dizisinin kayınvalide ve arkadaşlarını hatırlarsınız. Kadın günlerini, toplanmalarını. Bir dönem orta üst gelir seviyesindeki ailelerin kadınlarının yaşam tarzıydı. Zenginliğini, variyetini göze sokmak, emekçilere, özgürlükçülere burun kıvırmak. Hadi buyurun devam edin bu şartlarda. Olmuyor değil mi? Şimdi o tarz yaşam toplumda yüzde 40’lardan yüzde 10’lara düştü ama eski ailelere kıyasla pastalarının payları en az yüzde 200-300 artarak.
Fakirlik kelimesi eskiden yanından bile geçmeyenlerin acaba mı? Bende mi? Diye sorgulamaya başladığı bir miladın baş kahramanı artık. Eskiden utanılan bir sıfatken, normalleşti, kanıksandı, hatta onurlu bir direnişe dönüştü. Yandaş olmadığının payesi gibi gururla taşıyor insanlar üstlerine yapışan fakirliği. Siz siz olun yoğurdum ekşi demeyin demiştim ama bu konudan hariç tutuyorum. Bunun saklanacak bir yanı kalmadı çünkü. Aşktan, sanattan, edebiyattan konuşanların bile artık sohbetleri; ürün fiyat indirimleri, analiz ve çıkarımlarından ibaret. Ağzının tadını bilenler, ürün fiyat performansı takibinde. Ergenler sosyalleştiğinde tek konu memleket meseleleri.
Beyaz yakalı plaza çalışanlarının, kendilerinin de aslında emekçi olduklarını fark ettiklerini, kollarına taktıkları o pahalı marka çantaların fabrikalarındaki emekçi kadınları daha bir düşünür olduklarını hissediyorum. Emekli aylık bağlanma oranlarının 2000 ve 2008 senelerindeki düşüşlerinin etkisi ile, bağlanan emekli maaşlarında şok yaşayan emeklilerin son zamlara sevinecek hallerinin kalmadığını görüyorum. Geçmişteki gibi asgari ücretin, sadece az vasıflı insanların daha sonra artması kaydı ile ilk işe başlama maaşı olması gerektiği, eğitimli çalışan kesimin yarısının 20 yıl, 30 yıl boyunca alacağı maaş olmaması gerektiği, asgari ücretin genel ücret olmadığı bir zaman gelene kadar sanırım fakirim, fakirsin, fakir, fakiriz, fakirsiniz, fakirler…
Yoğurdumuz ekşi, umudumuz baki.
Makale Yazısı-
Yoğurdum ekşi
Yazar Aygen Tuna - Mesaj Gönder
Anket
Yeni asgari ücreti yeterli buldunuz mu?
Tüm anketler
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.