Kocaeli’nin En Prestijli Gazetesi
Dolar 28,9846
Euro 31,2142
Altın 1.864,65

Sahaflığın İzmit'teki temsilcisi Şerafettin Ergül

Şerafettin Ergül, çocukluğundan bu yana biriktirdiği tarihi kitap ve belgeleri topluma kazandırmak, kitap kültürünü genç nesilden başlayarak tüm kentimize aşılamak ve geleceğe katkı sağlamak isteyen kentimiz İzmit’te sahaflık mesleğinin son temsilcisi

Sonay  Açıkgöz
Sonay Açıkgöz Tüm Haberleri
+8
Haber albümü için resme tıklayın

Yaklaşık 30 yıldır sahaflık yapan ve  İzmit’in merkezinde Soydan İş Merkezi zemin katında hizmet veren Kitap Keyfim’in sahibi Şerafettin Ergül sahaflık işine nasıl gönül verdiğini, amaçlarını ve hedeflerini anlattı. Kentimize kitap kültürünü aşılamak Kocaeli’nin şair ve yazarlarını tanıtmak için de çeşitli etkinlikler düzenleyerek kentimize yeni bir soluk getirmeyi amaçlayan Şerafettin Ergün’ün tek isteği kentimizin yöneticilerinin İzmit’te bulunan şair ve yazarların desteklenmesi bununla ilgili çalışmalar yapılması. Sürekli olarak dükkanında kentimizin yazanlarıyla beraber toplantılar yapan Ergül şair ve yazarların destekleri ile beraber daha iyi bir gelecek yaratabilmek için sıkı bir çalışma içerisinde bulunmaktalar. Kentimizin kültürüne yön veren şairlerin ve yazarlarında dile getirdiği gibi gerçekleştirilen kültürel etkinliklerde kentimizin sanatçılarını kendilerini anlatabilecek, ifade edebilecek ortamlarda bulunmaları gerektiğini savunmaktalar. Toplantılarında buluşma amaçlarının bu olduğunu, bununla ilgili çalışmalar yaptıklarını, bu kente bir yenilik getirme düşüncesinde olduklarını bunun en büyük destekçisinin de İzmit’in gözde sahafçısı Şerafettin Ergül’ün olduğunun da altını çizdiler. Bizde kentimizde sadece sahaflık mesleğinde değil, kentimizin kültürü adına sanatçılar ile birlikte önemli işler yapan Şerafettin Ergül ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Merhaba öncelikle bize biraz kendinizden bahsetmek ister misiniz ? Bu işe nasıl gönül verdiniz ?

Öncelikle ben 1961 doğumluyum. Anadolu’nun yoksul bir kasabasında doğdum. Doğup büyüdüğüm kasabada ilkokul yıllarında kitap bulmak çok zordu. Yani açıkçası kitapçı bulmak bile çok zordu. Hem yokluk hem yoksulluk olunca kitaplara olan bir sevdayla büyüdük o yüzden. O zamanlar kitapçıları, kırtasiyeleri uzaktan uzaktan seyrederdik hep. Hatta kitaplara daha yakından bakabilmek için kırtasiyenin kapanmasını beklerdim. İlkokul yıllarıma kadar hep böyle geçti. Daha sonrasında ilkokul öğrencisi olduğum dönemlerde arkadaşlarım bana para kazanmayı öğretti. Mahallemde ki çocuklar simit satarak para kazanıyorlardı ben de dedim o zaman ben de simit satayım kazandığım parayla da kitap alırım diye düşündüm. Böyle böyle kendi kazandığım paralarla kendime kitaplar almaya başladım. Çocukluk yıllarımdaki o sevda beni o kadar çok etkiledi ki kendimi şu anda yaptığım işte buldum açıkçası. Eskiden Belsa’nın kuzeyinde esnaf çay ocağı işletirdik babamla birlikte. O esnaf çay  ocağını kendi okuduğum kitaplarla doldurmuştum. Baktım ki gelen gidenler bu kitaplarla ilgileniyor ben de kitap okuyanlarla takas yapmaya başladım ve çay satışından kazandığım parayla da kitaplar almaya devam ettim. Epeyce bir zaman geçtikten sonra kitaplarım baya çoğalmaya başladıktan sonra 99 depreminden itibaren o çay ocağından şimdiki yerimize kadar bir sürecimiz oldu. Şimdi ise kitaplarımızı burada sergiliyoruz.

Şu an dükkanınızda kaç kitap var ?

Şuan da elimde 300 bin civarında kitap var. İki tane dairem kitap dolu. Eski kitaplar, dergiler, CD'ler ne bulursam topladım hep. Açıkçası  bu istifçiliğe kadar gitti. Kısacası bulduğum her şeyi aldım diyebiliriz.

Sizin bu meslekte en çok neye ilginiz oldu ?

Benim kitapçı dükkanımın yakınlarından geçen her çocuğun kitap okuma alışkanlığı elde edebilmesi için onlara kitap hediye etmeyi çok seviyorum. Yani gençlere, çocuklara hediye ettiğim kitaplara onlarda bir kitap sevgisi, okuma kültürü edinebileceklerine, toplumu değiştirecek bir güce erişebileceklerini düşündüğümden onlara kitap hediye etme gibi bir tutkum olmuştur her zaman.

Sizce sahaflık nedir ve kimler sahaf olamaz ?

Açıkçası içinde kitap sevgisi olmayan kimse sahaf olamaz. Kitaba kendini adayan, içinde kitap sevgisi olan, içinde yaşadığı toplumda iyi duyguları besleyip geliştirebilecek her insan sahaf olabilir.

Buradan kitap almayı tercih eden gençlerin daha çok okumak istedikleri bir tür ya da dönem var mı ?

Şimdi gençlerin genellikle tercih ettikleri fantastik kurgu türünde kitaplar, çizgi romanlar oldukça tercih edilmekte. Sanatın her alanına bir ilgi var diyebiliriz o yüzden. Özellikle çizgi romanlar çok önemli bence çünkü hem yazılı edebiyat hem de görsel edebiyat olduğundan gençlerimizin hayal gücü güçlenmiş oluyor. Bu vesileyle geleceğe dairde bir şeyler planlamış oluyorlar. Bugün okuyanlar yarın için bir plan yapıyorlar aslında.

Popüler kültüre göre size gelen taleplerde değişiklik oluyor mu ?

Tabiki de dönem dönem bir değişiklik söz konusu oluyor ve bu satışlarımıza da yansıyor illa ki. İnsanların popüler olan şeylere ilgisi yoğun olduğundan kaynaklı Sürekli bir hareket halinde, sabit kalma söz konusu olmuyor hiç. Aslında şöyle kitabın içerisinden gelen her insan, kitabın ham maddesi olan ağaçların, doğanın tabiatın, bütün doğadaki canlıların o ruhunu hissediyor. O kokuyu alıyor. Yani bir kitap aldığınız zaman bu ağacın dalına konan kuşun ruhunu hissedebilirsiniz. Çok önemli bir duygudur bu. O duyguyu hisseden insanlarda dünya adına gelecek adına mutlaka iyi planlar yapar ve iyi şeyler düşünürler. O yüzden kitapların gölgesinde her zaman iyi insanlar bulunur.

Peki bu zamana kadar sattığınız en değerli veya en nadir kitap neydi ?

Bana göre Nutuk’tu. Nutuk’un ilk baskısı Osmanlıca versiyonu olan orijinal kitabıydı. Ve şu an için üzülüyorum tabi birazcık. O zamanlar yeni açmıştım iş yerini tabi benim biriktirdiğim kitaplar birisiydi bu. Bu kitabı bir tüccara verdim. O zamanlar dükkanı yeni açtığım için paraya da ihtiyacım vardı ama şimdi olsa kesinlikle vermezdim. Çok üzüldüm açıkçası çünkü o kitabı bir daha bulamayacağımı biliyorum ne yazık ki.

Peki Şerafettin Bey kimseyle paylaşamadığınız kitaplarınız oluyor mu ? Saklamak için kendi kütüphanenizde duran kitaplar var mı ?

Uzun bir dönem bunlar benim özel kitaplarım dediğim çok kitaplar vardı. Fakat artık ben şöyle kendimi ikna ettim. Bana ait hiçbir şey yok burada aslında benim diye düşündüğüm her şeyi ben toplumdan aldığım için topluma tekrar geri kazandırmam gerekiyor diye düşündüm. Çünkü oradan çoğaltacağım ben iyilikleri, güzellikleri, bilimi, edebiyatı, sanatı. Bende ki var olan her şeyi insanların ziyafet sofrasına koyacağım ve onlar buradan kendine ait bir şey bulacak onlarda başkalarının sofrasına katkıda bulunacaklar.

Burayı en çok tercih eden yaş gruplarınız nasıl oluyor ?

Burayı gençlerin tercih etmesi dışında bir de benim kendi yaş gruplarım oldukça tercih etmekteler. Kentin yazarları oldukça sık gelmekteler buraya. Onlarla sürekli buluşup toplantılar yapmaktayız. Hatta bugün de bir toplantı gerçekleştireceğiz kentimiz şair ve yazarlarıyla. Genç yazarlarımız maalesef çok yok. Bu da biraz sıkıntı aslında. Kentimizde genç yazarların çoğalması gerekiyor. Bunun içinde teşvik edilmeleri gerekiyor. Siyasette yöneticiler için koltuğa oturdukları zaman kalkmıyorlar diyoruz ya yani bir edebiyatçı bir yazar da kendi yaptıklarını da anlatıp kendisi gibi bir yazarda yetiştirme derdine girmiyorlar. Birkaç insan yetiştirmeleri gerekiyor aslında herkesin. Bana benzeyen benim mesleğimde birileri yetişsin isterim ben açıkçası. Benim yapabileceklerimi onlarda yapmalı ki benden sonra da bunun devamı olmalı. Biz kültür damarlarının en kılcal damarıyız. Biz eğer bu işleri yapanları çoğaltmazsak toplumda bir gelişme, ileriye doğru bir evrilme olmaz. Yazarlar, edebiyatlar, şairler, çizerler bunlarda böyle olmalı. Ben yetiştim, ben yaptım, bende başkası yapmasın mantığı doğru değil. Bütün şey paylaştıkça zenginleşir, değerleşir. Bütün mesel bu.

Peki bu elinize gelen kitapları nasıl koruyorsunuz ? Belli bir yönteminiz var mı ?

Çok yıpranmış oluyorsa öncelikle onları toparlıyoruz, derliyoruz. Sırtlarını tamir ettiğimiz, sayfaları dağınıksa tekrar onları bir araya getirip birleştirdiğimiz, tamir ettiğimiz kitaplar oluyor. Ayrıca nemden, rutubetten, güneş ışığından korumak gerekiyor. Çünkü sürekli güneş ışığına maruz kalırsa yıpranır. Buna benzer hemen hemen herkesin bildiği temel yöntemler aslında. Bunlara özen göstermek yeterli oluyor genellikle.

Sahafların Türkiye’deki durumları nasıl sizce ?

Kentimizde tek sahaf olarak biliniyorum ama birkaç tane daha yer var aslında. Ama tüccar mantığında ilerlemekteler ve para kazanmak mantığında oldukları için kendilerini çok ifade edip anlatmak istemiyorlar. Benim derdimde ben bu işi ticaretten değil topluma kültürel anlamda ne verebilirim ona bakıyorum. Toplumda paylaşma duygusu biraz  fazla. Bu şehirde ayrı ayrı yerlerde meslektaşlarım var benim. Ama bunu çoğaltmak, arttırmak, bu  işi sevimli hale getirmek bizim görevimiz ve sadece benim görevim değil. Kentimizin yöneticileri, belediye başkanlarının hepsinin kültür birimleri var. Bu kültür birimlerin aslında kentimizin sahaflarını gezerek topluma daha nasıl hizmet verebiliriz diye birlikte ortaklaşa planlamamız gerekiyor. Sahaflar yaşanan  kültürün bekçileridir. Biz olmasaydık bu kitaplar yok olup gidecekti. Biz binlerce kitabı, gazeteyi, dergiyi hatta kaset, müzik, CD, plak, yazılı ve görsel her şeyi toplarız biz.

Sizce sahafların gelişimi için ne gibi çalışmalar yapılabilir ?

Türkiye’de mesela en düzeydeki bir yöneticiyle oturup konuşabilirsiniz. Kentimizin yöneticisi, valisi, kaymakamı gelip sizinle sohbet edebiliyor. Çünkü onlara lazım olan şeyler bizde. Onlar bunu biliyorlar. Ama bunu birde topluma anlatabilecek imkanları sağlamaları gerekiyor. O yüzden biz sahaflara için bir sahaflar çarşısı oluşturulması gerekmekte. Kira ödemeyeceği, vergi ödemeyeceği hatta teşvik alabileceği bir ortam lazım. Herkesin gelip geçerken, elinin altında ulaşabileceği, görselliğiyle dikkat çeken bir mekan, toplumun doğasına, tarihine uygun bir alan gerekmekte. Toplumun ruhunu yansıtabilecek bir tasarım düşünülebilir kesinlikle.

30 yıldır bu işi yapıyorsunuz. Bu sahaflık süreniz boyunca anılarınıza yer etmiş olay var mı ?

Tabiki de. Burada çok güzel anılarım oldu. Birçoğunu paylaştım hatta. Çünkü ben çok dışa açık bir insanım. Hep yaptığım meslekle ilgili hem de kendi kişiliğimle ilgili bu durum. Hep yaşadıklarımı birilerine aktarırım. O yüzden beni etkileyen çok olay olmuştur. O etkileyen olaylardan dolayı ben bu mesleği devam ettiriyorum. Çok para kazandığımdan değil kesinlikle. O bir tutku haline geldi. Özellikle kitaplara dokunan çocukların, zamanında Çingene Mahallesi’nden çıkan bir çocuğa hediye ettiğin kitabın yıllar sonra karşına o hediye ettiğin çocuğun bir doktor olarak çıkması inanılmaz bir şey benim için. Bunun örneklerini yaşadığım için bunlar bana ciddi anlamda bir teşvik gibi gelmiştir. Gerçekten kitap sayfalarının arasında altın kırıntıları varmış. Okuyanlar onları biriktiriyor.

Peki sizin eklemek isteğiniz şeyler var mı ?

Evet, mutlaka var. Şimdi kentte yaşayan bir çok yazar, şair, kentin ressamları üreten insanları var. Bu insanlar adına kentimizde Kültür Bütçesi adı altında ayrılan ciddi bir bütçe var. Hem Kültür Daire Başkanlığı’nda hem belediyelerde. Buralardaki ayrılan bütçelerin çok yüklü bütçeler olduğunu biliyorum. Ama kent kültürüne ayrıldığı için burada kentin kültürünü temsil eden yazarlar, aydınlar, çizerler, düşünürler, şairlerle oturup planlı bir şekilde bütçenin dağıtımı adil bir şekilde sağlanabilinmeli. Bunlardan bir tek talebimiz şu ki; bu şehirde yazıp çizen, bu şehir adına bir şeylere üzülen, düşünen insanlar var ve örnek vereyim bu insanlardan bir tanesi bir kış boyunca hiç parası olmadığı için portakal ve ekmek yedi. Bunu ben biliyorum. Ben bunu duyduktan sonra kentin yazarlarına bu mekanımı açtım ve imza etkinlikleri yapmaya başladım. İmza etkinliğinden kazandığım parayla birkaç ay idare edebildi insanlar. Eminim ki kentimizi  yönetenlerde biliyordur. Buradan onlara sesleniyorum. Bu konuda biraz daha duyarlı olmaları, iyi niyetle davranmaları lazım. Hem kentimizin geleceği açısından çok önemli hem de yazan çizen insanlar güzel şeyler düşünüyorlar. Bu Kentimizin yönetenler bu insanlar ile oturup konuşabilmeli. Bu anlamda da ciddi bir ilgi bekliyorum açıkçası. Sizin aracılığınızla da buradan seslenmiş olayım. Çünkü inanılmaz bütçeler var aslında. Kentin kültürüne gitmesi gereken bütçeler başka kentin kültürüne gidiyor. Ama öncelik mutlaka kendi kentimizde olmalı. Çünkü biz doğasıyla, tarihiyle dünyanın en önemli en eski kentinde yaşıyoruz. Biz burayı anlatıp ifade edemezsek kime ne anlatabiliriz. Bu kenti mahvetmek için değil bu kenti düzeltmek için çalışmalıyız.

 Kentimizin şair ve yazarları:

- Vasfi Nadir TEKİN

- Gülseren DELİBAŞ

- Hayri SARI

- Gül ANASAL

- Ramazan SEVİNÇ

- Elif DOĞAN

- Melek KAVŞUT

- Gülşen NÜSTECAPLIOĞLU

- Çetin GÜZEL

- Mesut NÖBETÇİGİL

- Lale TIĞ

Kitap Keyfim Adres: Ömerağa Mahallesi  Alemdar Caddesi Soydan İş Merkezi Zemin Kat

İletişim: 0 532 782 60 50

22 Tem 2023 - 11:10 -

Muhabir  Sonay Açıkgöz


TÜM RÖPORTAJLAR GÖSTER

göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.




Anket İsrail ile Filistin arasındaki savaşta Türkiye nasıl hareket etmeli?
Tüm anketler