Enflasyon, işsizlik gibi konularda açıkladığı rakamlara pek de güvenemediğimiz TÜİK, önceki gün Türkiye’de ortalama insan ömrü ile ilgili verileri açıklamış.
Buna göre ülkemizde ortalama insan ömrü 78.3 yıl..Erkeklerin ortalama ömrü 75.6 yıl, kadınların ortalama ömrü 81 yıl..Ülkemizde son yıllarda sağlık sektörünün çok geliştiğini, sağlık konusundaki harcamaların çok arttığını biliyoruz. Buna bağlı olarak ortalama yaşam ömrünün yükselmiş olması da son derece doğal.. Uzun yaşamak güzel de, ama nasıl yaşamak?
…………………….
Dün sabah evden çıktım, işe gelmek için araba bekliyorum. Yağmur çiseliyor… Sabah serinliği var..Sokaklar ıssız.. Köpekler, kediler koşturuyor..Sokağın başından bir adam girdi.. Sanki bir katır, bir beygir, bir eşekmiş gibi.. Arkasındaki büyük çuvalı, iki demir çubuktan tutmuş, çektirerek yürüyor. Çöp kutularını karıştırıyor. Benim önümdeki kutuda bir kola kutusu buldu. Keyifle, arkasındaki çuvala attı…Yürümeye devam ediyor..Bir kağıt parçası, bir cam şişe arıyor.
Olsun olsun,30-40 yaşlarında… Üstü başı, yüzü gözü simsiyah.. Ayağındaki ayakkabı yırtık.. Ayağının yarısı ıslak asfalta basıyor… Adam gözden kayboldu. Arkasından düşündüm:”Bu adam ömrünün bundan sonraki bölümünde, güzel , mükellef bir yemek yiyebilecek mi?.. Çok sevdiği bir sanatçının konserini, gönül verdiği bir takımın maçını izleyebilecek mi?..Çok büyük haz alabileceği bir cinsel ilişkiye girebilecek, çok güzel bir yaz tatili yapabilecek, İsviçre Alplerinde kayak yapabilecek mi?”Bu sorulara verilecek yanıt hayırsa, bu adamın daha 40 yıl yaşamasının-zaten bu şartlarda yaşayamaz ama- ne anlamı var?...
Çöp toplayan adam, gözden kayboldu…Bir ilkokul çocuğu çıktı sokağa… Sırtında, bir hamalın semeri gibi dolu ve şişkin bir çanta.. Mecburen kambur yürüyor çocuk..Elinde bir beslenme çantası, bir su matarası… Gözlerinden uyku akıyor.. Kendi kendine mırıldanıyor.. Belki içinden kerrat cetvelini sayıyor, belki de gece ezberlediği salyangozun bağırsakları ile ilgili bilgileri içinden tekrarlıyor…
TÜİK’in verilerine göre, bugün 7-8 yaşlarındaki bu çocuğun önünde sağlıklı 50-55 yıl daha ömür var.. İyi de bu uzun ömür nasıl geçecek?..Çocuğun çantası dolu, ağır, beli iki büklüm ama, acaba cebinde babasının kendisine verdiği harçlık var mı?..Okulda, teneffüste arkadaşlarını yerken görüp de canı istese bir simit alabilecek mi?.. Bu çocuk önündeki uzun ömür içinde kaç kez hayati sınava girecek?.. Anadolu Lisesi’ne mi, İmam Hatip’e mi gidecek?...Üniversite sınavını kazanabilecek mi?.. Kazansa, ailesinin kendisini üniversitede okutacak ekonomik gücü var mı?... Üniversiteyi kazandı, okudu ve bitirdi diyelim… İş bulabilecek mi?... Huzurlu, ekonomik gücü olan, en azından orta standartlarda bir aile kurabilecek, 25 yıl sonra eşini, olduysa çocuklarını yanına alıp, bir sinema veya tiyatro keyfi yapabilecek mi?.. Çocukları büyüdüğünde onları evlendirebilecek mi?... Umarım, dün sabah benim gördüğüm çocuk bütün bunları başarabilir.. Ama ya bu ülkedeki çocukların geri kalanı?.. Yüzde kaçı bunları başarabilecek, hayatının geri kalanını bir insan gibi, mutlu geçirebilecek?...
……………………..
İzmit’te çok geniş bir kesimin tanıdığı rahmetli Prof.Dr.Ali Namık Şener, benim yakın akrabamdı. Yıllar önce İzmit’i terk edip, adeta vefat etmek için ABD’ye gitmeden önce bir gün uzun bir sohbet imkanı bulmuştum. Çok önemli bir tıp uzmanı, bilim adamı olan Ali Dayım şöyle demişti:
“-İsmet, bak yeğenim. Tıp, ölümsüzlüğü buldu.İnsanlar belki 100 yıl, 150 yıl yaşıyor görünecekler, nefes alacaklar. Ama beyinleri ölecek. Bunayacaklar. Hiç bir şey hatırlamayacak, kimseyi tanımayacak, sürekli saçmalayacaklar. İşte bu nedenle, pekçok kişi aslında o kadar çok uzun yaşamayı istemeyecek”
Prof.Dr.Ali Namık Şener’in anlattığı işin bir yönü..Bir başka yönü daha var. TÜİK’e göre ortalama insan ömrü 78.3 yıl oldu ama, bugün doğan bir erkek çocuğun önünde sağlıklı, kaliteli yaşamak için 59.9 yıl, kız çocuğunun önünde ise 56.8 yıl bulunuyor.Yani insanlar ömürlerinin kalan son 20-25 yılını aslında çeşitli sıkıntılarla geçirecekler. Kalp ameliyatı, prostat ameliyatı olacaklar, belki kemoterapi, radyoterapi almak zorunda kalacaklar.
Bir külah dondurma yedikten sonra hastalanacak, eşleriyle yatakta kardeş gibi olacaklar…
Yani tıp gelişmiş, insan ömrü uzamış olsa bile bugün doğan çocuğun önünde bile topu topu 55-60 yıl var. Bence önemli olan, bu ömrü insan onuruna yakışır biçimde geçirmektir. Eğlip, bükülmeden, kimsenin karşısında ezilmeden, savunduğu bir bir fikirden menfaat karşılığında dönmeden yaşamak. İlkeli olmak, omurgalı olmak…Gerçek dostlarla birlikte mutlu yaşamak önemlidir…
Korku, kuşku, kaygı dolu, sürekli fırıldaklık yapmayı gerektiren bir uzun ömrün, lütuf değil, angarya olduğunu düşünüyorum.
Benim kardeşim, Nahit, henüz 50’sindeyken göçüp gitti. Aradan bir yılı aşkın zaman geçti. Hala hangi ortamda bulunuyorsam, karşılaştığım tanıdıkları bana Nahit Çiğit’in adamlığını anlatıyorlar.
Benim babam Dündar Çiğit, tam 60 yaşındayken öldü. Aradan neredeyse 30 yıl geçti.. Hala herhangi bir ortamda O’nutanıyan biriyle karşılaşsam, “Senin baban şöyle muhteşemadamdı, böyle muhteşem adamdı” diye anlatıyorlar.
Benim de sonlarım yaklaştı… Arkamdan “Kaltak” deseler, “Kalleş”, “Dönek” deseler ne olur. Ben duyacak değilim. Ama çocuklarım 30 yıl sonra bile beni tanıyan biriyle karşılaştıklarında, ya da torunlarım büyüyüp insan içine girdiklerinde, “Sizin babanız-ya da dedeniz adam gibi adamdı” diyenler varsa, onların ne kadar gurur duyacağını biliyorum…
Herşeyi bıraktım, sırf bu hayal ile yaşıyorum. Dosta, düşmana duyurulur.
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Kocaeli Ses Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Kocaeli Ses Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Kocaeli Ses Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Kocaeli Ses Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.